top of page

Koronavirüs Salgını Çocukların Psikolojisini Nasıl Etkiliyor?

Yazarın fotoğrafı: duygu rotsingerduygu rotsinger


Koronavirüs ile mücadele ederken bir yandan yaşamımızdaki değişen rutinlere adapte olmaya bir yandan da duygu durumumuzu dengelemeye çalışıyoruz. Bu süreçte yaşadığımız belirsizlik ve kontrol hissinin kaybı kaygı, panik ve depresif duygu durumlarının artmasına neden olabilir. Bu durum çocuklarımıza da yansıyabilir. Çocuklar genelde anne babaları konusunda uzman ve iyi bir gözlemci oldukları için aile içinde yaşanan değişimlere, kaygı ve stres durumlarına karşı oldukça hassastırlar. Biz yetişkinler olarak da kaygı ve stres ile baş etmekte güçlük çekebiliyor ve kendimize işlevsel yollar arıyoruz. Çocuklar ise yetişkinlere kıyasla duygularını tanıma ve ifade etmede zorlandıkları için duygu durumlarını regüle etmede yani düzenlemede daha fazla güçlük çekerler. Peki, kaygı ile başa çıkmaları için çocuklarımıza nasıl yardımcı olabiliriz?


Öncelikle kaygı çocukta kendini nasıl belli eder, buna bir bakalım.


Her yaştaki çocuk için en belirgin kaygı belirtilerinden birisi uyku ve yeme alışkanlıklarındaki düzensizliklerdir. Farklı bir nedeni yoksa kaygıya bağlı olarak çocuğun sık sık ve ağlayarak uyanması, uykuya dalmakta zorluk yaşaması ve yemek yeme alışkanlıklarında düzensizlik görülebilir. Bunun yanı sıra belirgin dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon eksikliği, günlük aktivitelere devam etmekte zorluk, huzursuz ruh hali, agresif davranışlar ve aşırı öfke tepkileri kaygı belirtileri olarak sayılabilir.


Küçük çocuklarda bunlara ek olarak, anneden ayrılmakta zorluk yaşanması ve önceden kazanmış oldukları becerilerde kayıp ve gerileme gözlemlenebilir. Örneğin, tuvalet eğitimini tamamlamış bir çocuk tekrar alt ıslatmaya başlayabilir, bardaktan su içme becerisine sahip bir çocuk biberondan su içmek isteyebilir ya da parmak emme davranışı gösterebilir.

Burda kritik olan nokta, belirtilerin süresi, sıklığı ve ne kadar işlev kaybına neden olduğudur. Eğer belirtiler uzun bir süreyi kapsıyor ve günlük yaşamı etkiliyorsa bir uzmandan destek almak faydalı olacaktır.


Çocukların kaygılarını azaltmak için neler yapabiliriz?


Kaygı ve endişelerimiz ile önce bizim yüzleşmemiz gereklidir ki çocuğa sağlıklı bir şekilde yaklaşabilelim. Bunun yolu da kendimizi dinlemek ve duygularımızı kabullenmekten geçer. "Şu anki yaşamım ile ilgili ne düşünüyorum, ne hissediyorum?" sorusunu önce kendimize sormalıyız. Yaşadığımız kaygı, endişe ve korkuları çocuklarımız ile açıkça paylaşmakta hiçbir sakınca yoktur. Hatta çocuk bu süreçte anne ve babasıyla birlikte yolculuk ettiğini, aynı yollardan geçtiğini düşünerek güvende hissedebilir. Ancak, duygu paylaşımı yapılırken, bu konuda neler yapılabileceğinin konuşulması da önem taşır. Çözüm önerilerini duymak çocuğa iyi gelecektir.




Kendi duygularımızı kabul etmenin yanı sıra çocuğun duygusunu da kabullenmek gerekiyor. Örneğin, "Korkuyorum!" dediği zaman, "Bak! Korkulacak bir şey yok" ifadesi yerine, "Anlıyorum, korkuyorsun ama ben senin yanındayım" ifadesi çocuğun görülme ve anlaşılma ihtiyacını karşılayacaktır.


Çocuklar çoğu zaman kendi duygularını adlandırmakta ve ifade etmekte zorlanırlar. Bu konuda onlara yardımcı olmak, çocukların kaygılarını azaltmak da yararlı olacaktır. 'Biraz gergin hissediyorsun sanırım.', 'Bizimle evde olmaktan sıkılmış olabilirsin.', 'Biraz kaygılanmış görünüyorsun.', 'Üzülmüş gibisin.' gibi ifadeler duygularını çerçevelemelerine yardımcı olur. Eğer yanlış bir yorumda bulunursanız endişe etmeyin. Hissetmediği bir ifade söylenmiş ise çocuk zaten bunu düzeltecektir.


Yine duygu ve düşüncelere alan açmak ve aile içi sağlıklı iletişimi pekiştirmek için evde aile toplantıları düzenlenebilir. Bu toplantılarda, "Bugün günümüz nasıl geçti?", "Bugün aklımızda bir soru var mı?" konuları gündem oluşturabilir.




Sağlıklı iletişimin yanı sıra çocukların duygularını tanımaları ve ifade etmeleri için en faydalı yollar arasında masal anlatımı, oyun oynama ve resim çizme aktiviteleri gelir. Duygu aktarımı için bu aktiviteler büyük önem taşır. Masallar sembolik bir dil kullanarak, çocukların duygularına hitap etme ve çözüm yolları sunma konusunda oldukça güçlü bir yoldur. Masal anlatımına kuklaların, kum ya da hamur oyunlarının eşlik etmesi sağlanabilir ya da anlatım resim çizme aktiviteleri ile birleştirilebilir.


Sağlıklı bir ruh hali için gün içinde çocukların 4 temel ihtiyacının karşılandığından emin olunmalıdır: Gülmek, ağlamak, hareket etmek ve sıkılmak. Bu temel ihtiyaçlar için çocuklara alan açmak önemlidir. Çocukların sürekli kaliteli vakit geçirmesini değil gün içinde hiçbir şey yapmadan geçirdikleri zamanların olmasını da önemsiyoruz.


Belirsizliğe karşı kaygıyı azaltmanın yollarından bir diğeri de evde esnek rutinler oluşturmaktır. Özellikle küçük çocuklar için günlük rutinler oldukça büyük önem taşır. Kontrol edilmesi zor bir dünyada yaşarken, çocukları güvende hissettiren en temel öğelerden birisi günlük rutinler sayesinde bir sonraki adımda ne olacağını bilmektir. Değişen hayat düzeni ile birlikte evde yeni rutinler oluşturulmaya başlandı. Esnek rutinler oluşturarak, kontrol hissini artırmak için çocukların programını takip etmesi sağlanabilir. Örneğin, yaşa uygun olarak resimler ya da yazılar ile program buzdolabı ya da duvar üzerine asılabilir.


Virüs çocuklara nasıl anlatılmalı?


Çocukların -yaşlarına uygun olarak- virüs ve etkileri hakkında açık ve dürüst bir şekilde bilgilendirilmeleri önemlidir. Çocukların sorularını dikkatle dinlemek ve merak ettiği konuya eğilmek gerekir. Çocuğun aklında sadece tek bir soru olabilir. Örneğin, neden dışarı çıkarken maske taktığımızı merak ediyor olabilir. Sadece sorduğu soruyu yanıtlamak yeterli olacaktır. Bilgi bombardımanından kaçınarak sorulara cevap vermemiz ve çocuğun algı hızında hareket etmemiz önem taşır. Küçük çocuklar için özellikle, virüsü ve etkilerini anlatırken, mizah ve hikayeleştirme unsurlarını da dahil etmek anlatımı güçlendirir.


Çocuklar genelde kendilerine dönüktür ve kendisi ile ilgili ne olacağını bilmek isterler. Çocuğa yaşamının ne ölçüde etkileneceği ile ilgili açıklamalar yapılırken (örneğin; bir süre daha okula gidemeyeceği) güvende olduğunu hissettirmek önemlidir. Ancak, tutamayacağımız vaadlerden kaçınmamız gerekir. Örneğin; 'merak etme kimseye bir şey olmayacak' sözü çocuğun güven duygusunun zedelenmesine neden olabilir. Onun yerine hastalık hakkında bilgi verilebilir ve aldığımız önlemlerle riskleri azaltmanın yolları anlatılabilir. Örneğin, hastalanan kişilerin çoğunluğunun hastalığı hafif şekilde geçirdiği, bazılarının hastaneye gitmesi gerektiği ama bu kişilere de hastanede yeterli bakımın verildiği ve çoğunun iyileştiği yaşına uygun şekilde anlatılabilir. Çocuklarda yeterlilik hissini artırmak için de hijyen kurallarının anlatılması önemlidir.


Bu süreç çocukların ruh sağlığı üzerinde kalıcı etkiler bırakabilir mi?


Sürecin ne kadar travmatik geçeceğine bağlı olarak çocuklar üzerindeki etkiler değişebilir. Yakını kaybetmiş, aile içinde hastalık ya da ekonomik kayıplar nedeniyle stresli durumlara tanık olmuş çocukların iyi gözlemlenmesi gerekir. Süreç içerisinde gerekirse bir uzmandan destek almak fayda sağlayacaktır. Çocukların ortamında çok büyük bir değişiklik olmaz ise yaşam tekrar normale döndüğünde yeni ortama adapte olmaları uzun sürmeyecektir.


Hepimize sağlıklı günler diliyorum.


Uzman Psikolog Duygu Rotsinger

 
 
 

Commenti


© 2020 Duygu Rotsinger, Uzman Psikolog 

bottom of page